Sözü hiç dolandırmadan direkt olarak söylemek gerekiyor ki masumiyet karinesi gözetilerek yapılan yargılamalar neticesinde anılan suçların sanıkları en ağır cezaları almayı hak ediyorlar. Cezaların yüksek olması da vicdanlara su serpmiyor. Şiddetin her türlüsünü lanetliyoruz.
Yaygın ve haber değeri taşıyan suçlar konusunda toplumun hassaslaşması olağan bir durum. Bu hassasiyet çoğunlukla Yargı Makamlarına da etki ediyor, son dönemde sosyal medyanın gücü bu baskıyı açıkca ortaya koymuş durumda. Son yıllarda Kadına Karşı Şiddet ve Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar söz konusu olduğunda soruşturma ve kovuşturma aşamalarında titiz ve hızlı adımlar atılıyor. Yasal düzenlemelerin caydırıcı olmasına odaklanılırken bir şeylerin gözden kaçırıldığı çok açık çünkü sadece sisteme giren kayıtlara göre dahi sonuçlar iç açıcı değil.
Polis Akademisi Başkanlığı’nca hazırlanan rapora göre son 3 yılda 932 kadın cinayeti işlendi, kadın cinayetlerinin 72,8’i kapalı alanlarda, yüzde 15’i ise sokakta işlendi. Kadınların fiziksel veya cinsel şiddete birlikte maruz kalma yüzdesi % 41’i bulmakta, resmi verilere göre, Türkiye’de çocuk istismarıyla ilgili dava sayısı, son 10 yılda yaklaşık 3 kat arttı. Bu rakamlar dünya sıralamasına göre oldukça yüksek.
Bu konularda yapılan yargılamalarda bahsedilen hassasiyet ve karar vericiler üzerindeki baskılar hukukun evrensel değerlerinden uzaklaşılmasına neden oluyor öyle ki hukuk mantığına sığmayan yerleşmiş içtihatlar karşısınca savunma makamı çaresiz kalıyor.
6284 sayılı yasa kapsamında hiçbir gerekçe göstermeden uzaklaştırma kararı ya da benzer bir tedbir kararı almak mümkün, bu kararlara karşı itiraz müessesesi ise uygulamada kopyala yapıştır red kararlarından geçilmiyor öyle ki çoğu zaman başvurulmayan bir itiraz yolu haline gelmiş durumda.
Eşler arasında Basit Yaralamaya (Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbi müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması) ilişkin doktor raporlarının alınması ile başlayan süreçte ikinci bir delil araştırma zahmetine girilmeksizin verilen cezalar adeta boşanma için gerekçe yaratma yöntemine dönüşmüş durumda.
Yargı sistemi, Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlarda yerleşmiş içtihatlara göre kadının beyanını esas alırken ve cezalara dayanak yaparken ispat yükünün yer değiştirmesine sebep olarak ceza hukukunun genel prensiplerine aykırı olarak savunma makamının olmayan bir şeyi ispat etmesini bekleniyor.
Örneklemelerin maddi vakalar içerisindeki oranını bilmek mümkün olmamakla birlikte sıkça karşılaşıldığını söylemekte fayda görüyoruz.
Toplumun dönemsel olarak değişen hassasiyetlerinin hukuk içerisinde oluşturduğu bugları, kötü niyet sahiplerinin kullanılmasının önünde durmasını umut ettiğimiz Evrensel Hukuk Değerlerinin uygulayıcılarına güvenin her gün artmasını temenni ediyoruz.